30 Haziran 2014 Pazartesi

SSK - No.3

DUM-DUM-DUM
davulumun ipi kaytan
kalmadı sırtıma mintan
virin ağalar bahşişim
alayım sırtıma mintan

DUM-DUM-DUM
eski cami direk ister
söylemeye yürek ister
benim karnım tok ama
arkadaşım börek ister
DUM-DUM-DUM

Evlerin ışıkları teker teker yanmaya başladı. Mazot parası çıkışmadığı için tabana kuvvet dolaşıyordu mahalleyi. Sokak köpekleri saldırır diye yanına komşunun toraman çocuğunu aldı. Toramanın tek özelliği köpeklerle iyi anlaşması. Kuduz köpek görse yine de sever. 

DUM-DUM-DUM
göz aydın hepimize
mübârek günler bize
onbir ayın sultanı

hoş geldin evimize.
DUM-DUM-DUM
hava sıcak terlerim
birçok mâni derlerim
davet verdim bu akşam

sizleri de beklerim.  
DUM-DUM-DUM

Salonunda beyaz ışık yanan evi gördü. Toramana beklemesini söyleyip, apartmana girdi. Kapı zilini çaldı. Kapı açıldığı gibi içeriden yoğun alkol ve sigara kokusu geldi. Davulu yan yatırdı, kasnağı çıkardı, içinden üç paket aldı ve gözleri kıpkırmızı karşısında bekleyen adama verdi. Parayı aldı ve toramanın yanına döndü.

DUM-DUM-DUM
işte geldim iki büklüm
üstümdedir davul yüküm
a benim ağalarım  

selamun aleykum 
DUM-DUM-DUM
maniler çiçeklidir
birbirine eklidir
davulcunun daveti
mutlaka böreklidir
DUM-DUM-DUM

İş bittikten sonra toramanla beraber eve döndü. Karısı uyumamış, salonda beklemekteydi. İçeri girdiği gibi, içki dolabına doğru yürüdü. "Ne yapıyorsun sen? Hani içkiyi bırakmıştın!" diye bağırdı kadın, umursamadı, doldurdu ve fondipledi. Kadın, yeter artık diye bağırdı ve bardağı kaptığı gibi duvara fırlattı. Toraman ne yapacağını bilemeden, kanepenin köşesinde oturuyordu. Adam bu sefer şişeyi kafasına dikti. Kadın, seninle evlendiğim güne lanet olsun diye çığlık attı. Adam ağzından akanları koluyla sildi ve kadının kıçına tekme attı. Kadın tekmenin şiddetiyle süpürgenin üzerine yıkıldı. Burnundan kan geldiğini gördü. Çok sinirlendi. Süpürgenin borusunu eline aldı, ikiye ayırdı ve içinden kılıcını çıkarttı. Süpürge borusunun içinden çıkan kılıcı görünce, adamın beti benzi attı. Kadın, kılıcı adamın karnına sapladı. Çıkardı, bir daha soktu. Çıkardı ve son kez soktu. 

Toraman kendine geldiğinde, kadın kocasının sol kolunu davulun içine yerleştiriyordu. Etraftaki et parçalarını görünce tekrar bayıldı.

SSK - No.2

El kadar bebe iken, dul bir kadın tarafından çöplükte bulundu. Haliyle, kimi kimsesi yok. Geçmişi de bilinmiyor. Çocuk özlemiyle yanıp tutuşan dul kadın, onu bir prens gibi yetiştirme hayalindeydi. Fakat ne yazık ki bu diyarda prensler hükmünü çoktan yitirmişti. Küçük prens, ne zaman kapıyı aralık görse, evden kaçıyordu. Dul kadın, önceleri endişeyle mahalleliyi ayağa kaldırsa da zamanla onu bulacağı yerleri ezberlemişti. 

Küçük prensin fıtratında çöpçülük vardı. Leş gibi kokan, tıka basa pislik dolu çöp tenekeleri, onun için cennetten bir köşeydi. Dul kadın onu bir türlü evde tutamadı. Mahalleli de zamanla alıştı. Artık çöplerini usulca atıyorlardı.

Küçük prens, çöp tenekelerinin içinde kendine bir dünya kurmuştu. Bira şişesi toplayanlar, kağıt toplayanlar, evsizler, baliciler artık onun arkadaşlarıydı. Bu sayede, kimsenin sahip olamayacağı bir güce erişti. Bütün bir şehri esir alabilecek kadar insanı tanıyordu. Öyle ya, girmeye korktuğunuz sokaklarda yaşayan insanlar, ya bir gün sizin sokağınıza girerlerse.

Küçük prens, 14 yaşına girdiğinde, sevdiği kızı bir başkasıyla öpüşürken gördü. Mahallesine dönüp, çöp tenekesinin içine girdi. Tam üç gün boyunca oradan çıkmadı.

Çıktıktan sonra ilk önce dul kadının yanına gitti. Ellerini öptü, duasını aldı. Sonra sevdiği kızın mahallesine gitti, sokağın başındaki çöp tenekesinin içine girdi ve beklemeye başladı. Önce kızın babasını, bir kağıt toplayıcısının arabasına gömerek kaçırdılar. Aynı gece, organ mafyası annesini parçalara ayırdı. En son kızın birlikte olduğu oğlana zorla eroin enjekte ettiler. 

Sevdiği kızın yalnız kaldığından iyice emin olduktan sonra çöp tenekesinden dışarı çıktı. Önce bir hamama gitti, sonra kuaföre. En şık takım elbisesini giyip, sevdiğinin kapısının önüne dikildi.

- Benimle evlenir misin?
+ Daha reşit bile değiliz, ayrıca burnunda tatak var.

Küçük prens hayal kırıklığına uğramıştı. Kendisine yeni bir çöp tenekesi aradı. Şişli civarında, kedi,köpek maması dolu bir çöp tenekesinin içine girdi. Yıllar sonra belediye başkanı olacağı yere geldiğinden, haberi bile yoktu.


SSK - No.1

Her süper kahraman bir rastlantı sonucu gücünün farkına varır. Tayfun, henüz 6 yaşındayken, sokak ortasındaki bir taşa öylesine vurdu. Taş, bir kurşun gibi, karşıdan gelen otobüsün camını patlattı. Patlayan cam sorun değildi, sorun şoförün direksiyon hakimiyetini kaybedip, denize uçmasıyla başladı. Tayfun, henüz 6 yaşındaydı ve her çocuk gibi olanlara bir anlam veremedi. Otobüsün içinden 14 cansız beden çıkartıldı. Otobüs, karadenizin soğuk sularında hala durmaktadır.

Henüz 6 yaşındaki Tayfun için yaşananlar bir masaldan farksızdı. Tayfun'u tutuklanmasın diye o gece kaçırdılar. Sabah olduğunda, uçsuz bucaksız Tatar bozkırını gördü karşısında. Tam beş yıl boyunca, bir çadırda yaşadı. Tam beş yıl boyunca, devasa düzlüklerde sertçe vuruşlar denedi, her geçen gün daha uzağa, daha sert vuruyordu. Tayfun'u Trabzon'dan kaçırıp, Tatar düzlüklerinde eğiten kişinin kimliği belirsiz. Tayfun, onu sadece kolunda taşıdığı kartalı ile hatırlıyor. 

Tayfun bir gece apar topar uyandırıldı. Beş yıl önce kaçtığı topraklara dönüyordu. Kimliği eline alıp, ismini yüksek sesle okudu: HAMİ MANDIRALI.